Nereden başlayacağımı bilemiyorum ama bir yerden başlamak gerektiği için arkama bakmadan yazma hissiyatı ağır basıyor. Aksi hâlde “Spontane”nin önemini anlatamaz, onun bir “yaşam tarzı” olarak benimsenip benimsenemeyeceği noktasında kendimi ve sizi bir düşünceye sevk edemem.
Gördüğünüz üzere, yazıyı yazarken bile tam bir planım yok. Ucunun nereye gideceğini çok da bilmediğim bir yolculuğa beraber çıktığımızı fark etmemiz, bütün bir yazıyı baştan sona okuyup aklımızda “ortalama bir şeyler” kalmasından daha değerli olabilir. Yine de başladığım bu işi sonuçlandırmam gerektiği için soruyorum: Plan, plan, plan… Nereye kadar plan yapacağız?
Üniversite yıllarında yoğun şekilde ilgi duymaya başladığım müzikle alakalı benim de “planlarım” vardı. Öyle ki, bestelerim davullu, zurnalı, “orkestral” bir forma kavuşmalıydı. Belki de bu yüzden yıllarca suskun kaldım. Belki çıplak sesle ya da bir gitar eşliğinde çok daha kısa sürede daha iyi yerlere gelebilirdim. Ama hayır… Olay aslında tam da bir arkadaşımın belirttiği gibiydi: “Bestelerin, sesinden daha güzel Ayberk; ki önemli olan da bu,” dedi yıllarca…
Bestelerimin güzelliği bir kenara dursun, hemen hemen hepsinin bir hikâyesi varken, bu hikâyeleri en başta benim “kendi sesimle” ifade etmem gerekmez miydi? Peki ama sesim yeterince iyi değilken bu nasıl olacaktı? Sonuçta öyle “pratik yaparak” gelişecek şeylerden değil, “kumaş” olarak nitelenen olaydan bahsediyorduk. Ve benim sesim, Hint kumaşı olmaya çok uzaktı. Hatta kumaş olup olmadığı tartışmaya açık bir konuydu. Yine de kendime haksızlık etmeye çok meraklı olmadığımdan, bu konuyu fazla irdelemeyeceğim.
Bazen hayatta attığımız spontane adımlar, bizi en kısa yoldan içsel huzura ulaştıran adımlardır. Özellikle stres dolu hayatlarımızda plan üzerine plan yapıp, bir de bu planlar tutmayınca (benimkiler gibi) yaşadığımız hayal kırıklıklarını anlatmaya gerek yoktur sanırım. Öyleyse “Plan yap ve gerisini Allah’a bırak” tarzı söylemleri nereye koyacağız? Sanırım zihinsel geri planda bu sorulara cevap ararken, sözü uzatmayıp şarkının (“Spontane”) hikâyesine geçmeliyim.
Üniversite sonrasında, mücbir birtakım sebeplerden dolayı ara verdiğim müziğe; 10 yıl özel sektörde çalıştıktan sonra, küçük – şirin bir çekme karavanın hayatıma girmesiyle tekrar başladım. Bu yeniden başlangıçtan bir süre sonra, dağ – tepe gezinirken “Spontane”yi yazdım. Şu an bir karavanım yok (satmak durumunda kaldım) ancak geriye dönüp baktığımda, karavanda geçen koca iki yılımı ve “yaşamımın bir özetini” teşkil etmesi bakımından benim için çok değerli bir şarkıdan söz ediyorum.
Peki, bundan sonra nasıl bir yol izlemeliyim? Hayatta bizi başarıya ulaştıran şey planlı olmak mı, yoksa spontane bir yaşam mı? Görüyorum ki bu soruların cevabını hâlâ bulabilmiş değilim. Belki de bu metni okuyan sizler, bu yolculukta aradığım cevapları bana verebilecek kişilersiniz. Öyle olsanız da olmasanız da web siteme hoş geldiniz. Umarım bu blog’da kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz.
Spontane Link:
https://music.youtube.com/watch?v=qJrqdmuDDW0&si=h-gMe5_-qP8_zUSa
